top of page
ağaç.webp

Stoacı Günlükte Üçüncü Gün: Önemsiz Şeylere Karşı Acımasız Olmaktan Korkma

Yazarın fotoğrafı: atiye duygu yılmazatiye duygu yılmaz

Üçüncü günün stoacı öğretisi "önemsiz şeylere karşı acımasız olmaktan korkma" ifadesiyle başlıyor ve Seneca’nın sözleriyle derinlik kazanıyor: “Neler kaybettiğinizin bile farkında olmadığınız anlarda kim bilir kaç kişi hayatınıza kendi çöpünü boşalttı?”. Bu söz bana masumiyet kavramını hatırlatıyor, oradan da Sezen Aksu'nun "Eller Günahkar" şarkısına yol alıyor düşüncelerim.

Aslında, kimse bilerek başka birinin dünyasını çöplüğe dönüştürmek istemez gibi geliyor bana. Fakat farkında olmadan, bazen başkalarının hayatlarına kendi gereksiz karmaşamızı boşaltabiliyoruz. Peki, birinin içten içe başkasının hayatını çöplüğe dönüştürme isteği olabilir mi? Yoksa mesele, başkalarının davranışlarına odaklanmak yerine, kendi niyetimizi anlamak mı? Belki de, başkalarının hayatlarını değil, en çok kendi hayatlarımızı çöplüğe dönüştüren de yine bizizdir. Başkalarını suçlayarak kendimizi bir kurban gibi hissetmek bize kendimizi koruyor gibi geliyor olabilir mi? Fakat, bu yanılsama içinde en çok kendimize kendimiz zarar vermiyor muyuz? İçimizde oluşan çöplük bize ait ve “eller günahkar” demek çoğu zaman kolayımıza gelen yaklaşım olmuyor mu? Peki biz ne kadar masumuz?

Şarkıyı bu öğretinin derinliği ile dinlediğimde beni etkileyen ve düşüncelerime yön veren kısımlardan biri de “İçindeki çocuğa sarıl, o sana insanı anlatır” sözleri oluyor. Bu bana, her defasında yeniden öze dönüşü hatırlatıyor. Peki, bu öz müdür insanın kendine ve diğerlerine karşı duruşunu belirleyecek olan şey?

Özümüzün farkındalığı ile kaybettiğimizin farkında olmadığımız anlarımızın farkında olabilmek. Özümüzün farkındalığı ile hayatımızı kendi ellerimizle kirlettiğimiz düşüncelere, duygulara, kayıplara “hayır” diyebilmek… Onların masumiyetimizi yok etmesine izin vermemek; içimizde, kendimize “dur, hayır” diyebilmek. “Hayır, bu düşünce öfkeyi büyütüyor”; “Hayır, bu düşünce korkuları körüklüyor”; “Hayır, bu düşünce dikkatimi dağıtıyor”; “Hayır, bu düşünce olduğum yerde saplanıp kalmama neden oluyor ve adım atmamı engelliyor” diyebilmek…

Bütün bu dağınık gibi görünen düşüncelerin ardından öğretiye tekrar dalıyorum, özellikle kendimize “hayır” diyebilmenin, içimizdeki özü keşfetmek, ona dokunabilmek, onu hissedebilmek ve içimizdeki çocuğa sarılabilmek için ne kadar önemli olduğunu fark ediyorum; kendimize diyebildiğimiz hayırların başkalarına denen hayırlardan daha güçlü olduğunu özümseyerek.

Bugüne, bu bilinci yaşamımda her an canlı tutmaya niyet ederek devam etmeye karar veriyorum. Bugünden itibaren, önce kendime, sonra da başkalarına “hayır” diyebilmenin gücünü, sevecenlikle ve merhametle sağlayabileceğim bir yaklaşımı benimsemeyi amaçlıyorum.

Çünkü “hayır” diyebilmek, günahkarlığın değil, masumiyetin kilidini açan bir anahtardır.

16 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

1. Gün: Kontrol ve Seçim Üzerine

Stoacı düşünür Epiktetos’un öğretisine göre, hayattaki temel görevimiz, kontrol edebileceğimiz ve edemeyeceğimiz şeyleri ayırt etmektir....

Comments


bottom of page