Stoacı düşünür Epiktetos’un öğretisine göre, hayattaki temel görevimiz, kontrol edebileceğimiz ve edemeyeceğimiz şeyleri ayırt etmektir. Bu ayrım, Stoacı felsefenin temel taşlarından biridir. İyi ya da kötü ayrımını yalnızca kontrol edebildiğimiz şeyler üzerinden yapabiliriz; dolayısıyla dikkatimizi dış olaylara değil, kendi içimize yönlendirmemiz gerekir.
Epiktetos’un bu sözleri, Stoacının Günlüğü’nün ilk gün öğretisini oluşturuyor. Bu düşünceyi somut bir şekilde deneyimlemek adına, kendi hayatımda bu bakış açısına göre olayları değerlendirme yollarını aramaya başladım. Bulunduğum anda, evimin salonundayım ve bu yazıları yazıyorum. Ancak, penceremin hemen dışında kentsel dönüşüm kapsamında yıkımı devam eden bir bina var. Ekskavatörün her kepçe darbesinde binam sarsılıyor, içimde kaygı yükseliyor ve binamızın sağlamlığı hakkında şüpheye düşüyorum. Yaklaşık bir aydır her sabah bu sarsıntılara maruz kaldıkça içimde bir endişe hali oluşuyor. Yıkımın kontrollü olup olmaması, binamızın güvenliği ve bu sürecin ne kadar süreceği gibi konular benim kontrolümde değil. Ancak, her gün aynı kaygıyı yaşamak ve bu endişeyi artırmak bana hiçbir şey kazandırmıyor; aksine çaresizlik duygumu pekiştiriyor.
Bu noktada Stoacı bakış açısıyla hareket ederek bu kaygıya farklı bir pencereden bakmayı deniyorum. Epiktetos’un dediği gibi, kendi kontrolümde olan şeylere odaklanmalıyım. Binanın sallanmasını durduramam, süreci hızlandıramam veya işçilere müdahale edemem; ancak, kaygı yaratan düşüncelerimi ve bu düşüncelerle nasıl başa çıkacağımı kontrol edebilirim. Kendi içsel tepkimi ve bakış açımı yönlendirme gücüne sahibim.
Çıkarım: Kaygı ile Barışmak
Bu örnekte Stoacı yaklaşımın en temel ilkesi olan "kontrol edebildiklerime ve edemediklerime odaklanma" ayrımını uygulayarak, dış koşulların üzerimdeki etkisini en aza indirebileceğimi görüyorum. Binanın yıkımı devam ederken kendime şunu hatırlatabilirim: Binanın yıkılması benim kontrolümde değil, ancak bu duruma verdiğim tepki ve zihinsel huzurumu koruma isteğim benim seçimimdir. Bunu başarabildiğim ölçüde, dış dünyanın gürültüsü ve belirsizliği içsel dinginliğimi bozmak yerine içimde bir direnç gücü oluşturmama yardımcı olur. Bu direnç gücü sayesinde, kendim için sağlamlığından emin olduğum bir yaşam alanı seçebilmenin yollarını aramaya ve bulmaya yönelebilirim. Huzurlu bir ruh hali ile, kararlarımla ilgili yapıcı çözümler geliştirme olasılığım artar.
Stoacı felsefeye göre, içsel dinginlik ancak kontrol edemediklerimizden zihnimizi uzaklaştırıp seçimlerimize ve tepkilerimize odaklanarak sağlanabilir. Bu nedenle, günlük hayatımda karşıma çıkan zorluklar karşısında, kendime yeniden ve yeniden şu soruyu sormaya özen göstereceğim: Bu durum üzerinde kontrolüm var mı? Bu soruya vereceğim yanıt, bana içsel huzuru sağlayacak en sağlam rehber olacak.
Şifa Cemiyeti ve Huzur Duası
Kitapta "Şifa Cemiyeti" adında bir topluluktan ve bu topluluğun huzur duasından da bahsediliyor. Şifa Cemiyeti nedir diye merak edenler için araştırdım.
"Şifa Cemiyeti" olarak bilinen topluluk, genellikle Alcoholics Anonymous (AA) gibi grupların geçmişinden ilham alan ve kişisel gelişim, ruhsal iyileşme üzerine odaklanan bir grup olarak tanımlanıyor. "Şifa Cemiyeti" ya da "Serenity Prayer" olarak da anılan topluluğun kullandığı huzur duası, ilk olarak 20. yüzyılın ortalarında Amerikalı teolog Reinhold Niebuhr tarafından yazılmış ve özellikle bağımlılıklar, zorlayıcı alışkanlıklar veya yaşam zorluklarıyla başa çıkmada bir tür destek sunmak amacıyla kullanılmaya başlanmış.
Bu dua, AA gibi birçok kişisel gelişim ve destek grubunun temellerinden biri olmuş. Buradaki amaç, insanların hayatlarında değiştiremeyecekleri şeyleri kabul edebilmeleri, değiştirebilecekleri şeyleri fark edip bunlar için cesaret geliştirmeleri ve ikisi arasındaki ayrımı yapabilmek için gereken bilgelik ile içsel dinginliği sağlamalarına yardımcı olmakmış.
Bu cemiyetin duası ise şöyle:
"Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul edebilmek için huzur, değiştirebileceğim şeyler için cesaret ve aralarındaki farkı anlayabilmek için de gereken bilgeliği bağışla."
Bu dua, kontrol edebildiklerimiz ve edemediklerimiz ayrımına dayanarak Stoacılıkla son derece uyumlu bir yaklaşım sunuyor. Şimdi bu ifadeleri Stoacı felsefe çerçevesinde daha derinlemesine inceleyelim.
Kabul için Huzur
Stoacılar, dış koşulları ve başımıza gelen olayları kabul etmeyi öğrenmenin içsel huzurun anahtarı olduğuna inanır. Kabul, bize ait olmayan unsurlarla boşuna mücadele etmek yerine iç huzurumuzu koruyarak hayatı anlamlandırabilmemizi sağlar. Bu yaklaşım, hayatta karşılaştığımız olumsuz durumları kabul etmenin çaresizlik değil, bilgelik olduğunu vurgular. Hayatımızda bizim kontrolümüzde olmayan olaylar karşısında gösterdiğimiz bu içsel kabul, huzurun temel kaynağıdır.
Değişim için Cesaret
Stoacı yaklaşıma göre, hayatımızda yalnızca kontrol edebileceğimiz şeyleri değiştirmeye çabalamak, içsel gücümüzü bilinçli bir şekilde kullanmak anlamına gelir. Cesaret burada, sadece harekete geçme isteğini değil, aynı zamanda doğru seçimler yapma gücünü de temsil eder. Örneğin, alışkanlıklarımızı, tepkilerimizi veya olaylara bakış açımızı değiştirme cesareti gösterebiliriz. Bu yaklaşım, bizi daha dengeli ve dirençli hale getirir.
Farkı Anlayabilmek için Bilgelik
Stoacılığın belki de en önemli ilkesi, neyin kendi elimizde olup olmadığını kavrayabilme bilgeliğidir. Bu, hem sakin bir zihin hem de derin bir farkındalık gerektirir. Kendi sınırlarımızı fark etmek ve hangi konularda mücadele etmeyi seçebileceğimizi bilmek, hayatın getirdiklerine daha dingin bir şekilde karşılık vermemizi sağlar. Stoacı düşüncede bu bilgelik, içsel huzuru sürdürebilmek için rehber niteliğindedir.
Bu yaklaşımı içselleştirmek, hayatın belirsizliklerine karşı daha sakin ve güçlü kalabilmemiz için bir yol gösterici olabilir.
İlk Günün Öğretisi
İlk günün öğretisi, kontrol edebileceğimiz şeylere odaklandığımızda yalnızca daha mutlu olmakla kalmayacağımızı, aynı zamanda hayatta mücadele içinde olduğumuz gerçeğini fark etmeyen halimizden daha avantajlı hale geçeceğimizi belirtiyor. Bu durum da seçimlerimize yansıyarak verimli olmanın ve kendine odaklanmanın ilk adımı olsa gerek.
Comments